Japon hükümeti geçtiğimiz Cuma günü askeri harcamalarını iki katına çıkaracağını ve ilk kez açık bir şekilde saldırı silahları aldığını duyurdu. Tüm bunlar yalnızca ülkenin sözde pasifist anayasasını değil, aynı zamanda on yıllardır ordusuna konulan sınırları da ihlal ediyor. Açıkça Çin’i hedef alan bu askeri takviye, ABD önderliğinde Pekin ile hızla tırmanan çatışmanın bir parçasıdır.
II. Dünya Savaşı’nın ardından ABD işgal güçleri tarafından dayatılan Japon anayasasının 9. maddesi “Japon halkının, ulusun egemenlik hakkı olarak savaştan ve uluslararası anlaşmazlıkları çözme aracı olarak güç kullanma tehdidi ya da kullanımından sonsuza dek vazgeçtiğini” ilan eder. Bu amaca ulaşmak için, “kara, deniz ve hava kuvvetleri ile diğer savaş potansiyeli asla sürdürülmeyecektir. Devletin savaşma hakkı tanınmayacaktır.”
Washington’ın Japonya’yı Çin’in de dahil olduğu Sovyet bloğuna karşı Soğuk Savaş’ta kritik bir müttefik olarak görmeye başlamasıyla 9. madde hızla geçersiz hale geldi. ABD ve Japonya 1952 yılında askeri bir ittifak imzaladı ve Japonya savunma adına Öz Savunma Kuvvetleri adı altında hava, deniz ve kara silahlı kuvvetlerini kurdu.
Japon hükümetleri, on yıllar boyunca, savaş hazırlıklarına karşı başta işçi sınıfı olmak üzere halkın derin muhalefetini etkisiz hale getirmek amacıyla, büyük ve iyi silahlanmış ordusunun sadece savunma amaçlı olduğu kurgusunu sürdürdü. Askeri bütçeler GSYİH’nin yaklaşık yüzde 1’i ile sınırlandırılmış ve açıkça saldırı amaçlı silahların satın alınmasından büyük ölçüde kaçınılmıştı.
Bu sınırlar geçtiğimiz hafta açıklanan belgelerle artık bir kenara bırakılmıştır: revize edilmiş bir Ulusal Güvenlik Stratejisi (UGS) ve her ikisi de yeni UGS’ye dayanan Ulusal Savunma Stratejisi (USS) ve Savunma Takviye Programı (DBP). Ulusal Güvenlik Stratejisi, 2013 tarihli ilk stratejiden bu yana ilk kez revize ediliyor.
Tokyo, 2023 ve 2027 mali yılları arasında askeri harcamalarını 43 trilyon yene (316 milyar ABD doları) çıkararak önceki beş yıla göre yüzde 56,5 oranında bir artış yapacak. Yıllık savunma bütçesinin bu yıl 40 milyar ABD dolarından 2027’de yaklaşık 80 milyar ABD dolarına yükselmesi öngörülüyor. Bu da askeri harcamaların GSYH’nin yüzde 2’sine ulaşarak NATO ülkeleriyle aynı seviyeye gelmesini sağlayacak.
Muhalefeti öngören hükümet, saldırı silahları edinmeyi “meşru müdafaa” için gerekli “karşı saldırı” yetenekleri olarak göstermeye çalışıyor. Sözde bu silahların kullanımı, Japonya’ya ya da Tokyo ile yakın ilişki içinde olan yabancı bir ülkeye yönelik silahlı bir saldırının Japonya’nın ulusal bekasını tehdit ettiği durumlarla sınırlı olacak. Bu, bir dizi uydurma bahane ile üstesinden gelinebilecek anlamsız bir şerhtir.
Japon ordusu Lockheed Martin’in Tomahawk ve JASSM gibi seyir füzelerini de içeren bir dizi silah edinecek. Tokyo ayrıca deniz araçlarını vurmak için yüzeyden, gemilerden veya uçaklardan ateşlenebilen kendi Tip 12 güdümlü füzelerini geliştirmeyi ve kendi hipersonik güdümlü füzelerini üretmeyi planlıyor. Ayrıca ABD’den satın alınan F-35 savaş uçaklarına ek olarak Birleşik Krallık ve İtalya ile ortaklaşa geliştirilmekte olan kendi ileri teknoloji savaş uçaklarını da üretecek.
Japonya Dışişleri Bakanı Yoşimasa Hayaşi yaptığı basın açıklamasında askeri takviyenin “Japonya-ABD İttifakı’nın güçlendirilmesini” sağlayacağını söyledi. Bu amaçla, ABD’nin ısrarı üzerine uzay ve siber savaş birimleri oluşturmak için iki trilyon yen tahsis edilecek. Siber savaş biriminde 20.000 kadar askeri personel görev yapacak ve askeri istihbarat genişletilecek. Bunlar, Japonya’da 50.000 kadar personeli ve büyük üsleri bulunan ABD ordusuyla entegrasyon için kritik öneme sahip olduğu düşünülüyor.
Japonya ayrıca ülke genelinde açıklanmayan yerlere standoff füze birimleri sevk etmeyi planlıyor. Bununla birlikte Tokyo daha önce Doğu Çin Denizi’ndeki Ryukyu Adaları zincirinde yer alan Amami, Miyako, İşigaki ve Yonaguni Adaları da dahil olmak üzere bazı adaları askerileştirme planlarını açıklamıştı. Tokyo bu adalara mühimmat ve yakıt depoları inşa etmenin yanı sıra füze ve elektronik savaş birimleri konuşlandırdı ya da konuşlandırmayı planlıyor.
Yeni askeri harcamalar, uzun süreli askeri harekâtı sürdürebilmek için mühimmat ve yakıt depolarının genişletilmesi ve iyileştirilmesine yönelik 15 trilyon yenlik harcamayı içermektedir. Japon ordusu, ülkenin petrol ve petrol ürünleri konusunda tamamen ithalata bağımlı olduğunun ve bu nedenle olası bir ablukaya karşı savunmasız olduğunun son derece farkında.
Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi açıkça Çin’i hedef alarak Pekin’in bölgedeki faaliyetlerinin, Japonya’nın ve uluslararası toplumun barış ve güvenliğinin yanı sıra uluslararası kurallara dayalı düzene karşı “eşi görülmemiş ve en büyük stratejik meydan okumayı teşkil ettiğini” ilan ediyor. Stratejide “Japonya kapsamlı ulusal gücüyle ve müttefikleri, benzer düşünen ülkeler ve diğerleriyle işbirliği içinde karşılık vermelidir,” deniliyor.
Bu değişim önemlidir. Japonya daha önce yeniden askerileşmesini Kuzey Kore’nin bir tehdit olduğunu iddia ederek gerekçelendirmişti. Ancak emekli Deniz Öz Savunma Kuvvetleri (MSDF) Amirali Tomohisa Takei basına yaptığı açıklamada, Japonya’nın “Kuzey Kore tehdidini kılıf olarak kullanarak” hazırlandığı ana hedefin Çin olduğunu söyledi.
Çin’in “uluslararası kurallara dayalı düzene” bir “meydan okuma” olduğu iddiası, ABD’nin Asya’daki devasa askeri yığınağını ve Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı askeri provokasyonlarını haklı çıkarmak için durmaksızın öne sürdüğü bir bahanedir. ABD emperyalizmi Çin’i küresel hâkimiyetine ve II. Dünya Savaşı sonrası düzene yönelik başlıca tehdit olarak görmektedir. Söz konusu düzen, ABD’nin stratejik ve ekonomik çıkarlarını karşılamak üzere uluslararası kuralları kendisinin belirlediği bir düzendi.
ABD Japonya’nın askeri genişlemesini memnuniyetle karşılarken, Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin Cuma günü Japonya’yı eleştirerek “Japonya gerçekleri göz ardı ediyor, Çin ve Japonya arasındaki ortak anlayışlardan ve ikili ilişkilere olan bağlılığından sapıyor ve Çin’i kötülüyor” açıklamasında bulundu.
Yonaguni Adası Tayvan’ın sadece 110 kilometre doğusunda yer aldığından, Tokyo daha önce adada meydana gelen her şeyin Japonya’yı doğrudan etkilediğini iddia ederek, askeri takviyesini haklı göstermek için Tayvan’la ilgili gerilimleri alevlendirmişti. Başbakan Kişida, Washington’dan aldığı işaretle, düzenli olarak, “bugün Ukrayna, yarın belki de Doğu Asya” açıklamasında bulunuyor.
Gerçekte Hint-Pasifik bölgesinde barışa yönelik en büyük tehdit Amerika Birleşik Devletleri’dir. Washington, Obama yönetiminin “Asya’ya donüş”ünden bu yana Pekin ile gerilimi kasıtlı olarak arttırdı. Hem Trump hem de Biden hükümetleri, Pekin’i Tayvan dahil tüm Çin’in meşru hükümeti olarak fiilen tanıdığı “Tek Çin” politikasına meydan okudu.
Rusya’yı zayıflatmak ve parçalamak amacıyla Vladimir Putin’i Ukrayna’yı istilaya kışkırtan ABD, Tayvan’ı Çin için askeri bir bataklığa dönüştürmeye çalışıyor. ABD’nin son askeri bütçesi ilk kez milyarlarca dolarlık askeri yardım sağlanmasını içeriyor. Buna ek olarak Biden yönetimi, Çin’in Taipei’nin herhangi bir resmi bağımsızlık ilanına güçlü bir şekilde karşılık vereceği uyarısında bulunduğunu çok iyi bilerek, Tayvan’ın ABD’den gelişmiş silahlar satın almasını ve ada ile daha fazla diplomatik bağ kurmasını kolaylaştırıyor.
Nihayetinde, Japonya’nın askeri takviyesi, bir yandan ABD öncülüğünde Çin ile savaş hazırlıklarının bir parçası olmakla beraber, aynı zamanda Tokyo’nun Japon emperyalizminin çıkarlarını güç kullanarak sürdürme kabiliyetini güvence altına almayı amaçlamaktadır. İktidardaki Liberal Demokrat Parti on yılı aşkın bir süredir, mevcut anayasanın 7. maddesi de dahil olmak üzere, ülkenin ordusu üzerindeki anayasal ve yasal kısıtlamalara son verilmesi için bastırmaktadır.
Hükümetin sözde Çin tehdidini öne çıkaran propaganda kampanyası, ülkenin sınırlı sosyal harcamalarında kaçınılmaz olarak ciddi kesintiler anlamına gelecek olan devasa askeri bütçesini meşrulaştırmayı amaçlamakla kalmıyor. Hükümet aynı zamanda 1930’lu ve 1940’lı yılların savaş zamanı militarist rejiminin uyguladığı acımasız baskıyı hatırlayan emekçiler arasında anayasa değişikliğine karşı oluşan yaygın muhalefeti zayıflatmayı amaçlıyor.