Dün sabah 04.17’de Türkiye’nin Akdeniz bölgesinde yer alan Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ilçesi merkezinde deprem meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem çevredeki 10 ilin yanı sıra Suriye, Irak, Lübnan, Mısır ve Kıbrıs’ta da şiddetli bir biçimde hissedildi.
Depremin yarattığı panik havası dağılmadan ve artçılar devam ederken yine Kahramanmaraş ilinin Elbistan ilçesinde saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem daha meydana geldi. Bölgede çok sayıda artçı deprem olurken, uzmanlar artçı sarsıntıların bir yıl sürebileceğini ifade ediyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) Salı sabahı yaptığı son açıklamaya göre, şu ana kadar 3.381 kişi hayatını kaybetti, 20 binden fazla kişi de yaralandı. Yıkılan bina sayısı ise 6.200’ün üzerinde.
NATO güçlerinin 2011’de başlattığı rejim değişikliği savaşı sonucu bölünmüş ve harap durumdaki Suriye’de ise haberlere göre deprem sonrasında hayatını kaybedenlerin sayısı 1500’e yaklaşırken yaralı sayısı yaklaşık 3500.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam saatlerinde “yedi gün süreyle millî yas” ilan etti.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu depremden sonra yaptığı bir açıklamada, “Dördüncü seviye alarm ortaya koyduk. Dördüncü seviye uluslararası yardımı da içeren bir alarmdır,” dedi.
Kurtarma çalışmaları, depremin vurduğu coğrafyanın genişliği, hava koşulları, depremin kamu binalarına, yollara ve tesislere verdiği zarar ve en çok da hükümetin ve yerel yönetimlerin yıllardır uyarılara rağmen depreme karşı hazırlık altyapısına neredeyse hiçbir yatırım yapmaması nedeniyle zorlukla ve ancak halkın özverisiyle ilerliyor.
Devlet yetkililerinin “durum kontrol altında” açıklamalarına rağmen bölgeden gelen haberler, kurtarma çalışmalarının ağırlıklı olarak şehir merkezlerinde olduğunu özellikle birçok küçük yerleşim yerine ise henüz ulaşılmadığını, yardım gitmediğini ve insanların enkaz başında ve altında çaresizce beklediğini gösteriyor.
Depremden zarar gören yerler arasında devlet hastaneleri, Hatay Havalimanı, belediye binaları, doğal gaz boru hattı, elektrik trafoları ve birçok şehirlerarası yol da bulunuyor. Karlı hava koşulları bir yandan yardımların ulaşmasını etkilerken diğer yandan enkaz altında sağ bulunan insanların kurtarılma umutlarını azaltıyor.
Dün Habertürk yayınında konuşan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş şunları söyledi: “Bu, bir belediyenin altından kalkamayacağı bir felaket. Çok hızlı bir şekilde öncellikli olarak arama kurtarma ekiplerine ihtiyacımız var. Hem insanlara hem de bu işte kullanılacak alet ve edevata. Şu anda dışarısı 2-3 derece. Yağmur yağıyor. Yarın da yağmurlu görünüyor. İnsanlar hipotermiden, ısı kaybından hayatını kaybedebilir. Yani ne kadar hızlı olursa bizim o kadar insana ulaşma şansımız var.”
Arama-kurtarma çalışmalarının devam ettiği bölgede, can kayıplarının artmasından endişe edilirken, günün ilk saatlerinde Cumhuriyet TV’ye konuşan Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan, Kahramanmaraş depreminin ardından bölgede 6 bin can kaybı beklendiğini söyledi.
Dün gece gazeteci Cüneyt Özdemir’in programına katılan Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, muhtemelen İslahiye’yi kastederek “60 bin nüfuslu ilçenin yarısı yok, tam bir felaket” diye konuştu.
Dünkü depremin yıkıcı sonuçlarının tamamen öngörülebilir ve önlenebilir olduğu gerçeği, meydana gelenin bir “toplumsal cinayet” olduğunun altını çizmektedir. Başta Erdoğan hükümeti olmak üzere yerel yönetimler ve ilgili kurumlar, yaklaşan felakete gözlerini kapatmışlardır. Dahası, depremler sonrasında böldeki milyonlarca insanın kaderine terk edilmesi, felaket sonrasına yönelik ciddi bir hazırlığın dahi olmadığını göstermektedir.
Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür’ün dün akşam saatlerinde Fox TV’de yaptığı açıklamalar yetkililere yönelik bir suçlama niteliğindedir. Görür 2020 yılında aynı fay hattı üzerinde gerçekleşen Elazığ depremine atıfta bulunarak, daha o zaman Maraş bölgesinin tehdit altına girdiğine dikkat çektiklerini hatırlattı.
Görür şunları ifade etti: “Ben dahil tüm aklı başındaki yer bilimciler bu depremin göz göre göre geldiğini aylar, yıllar öncesinden söyledik. Daha Elazığ depremin olduğu zaman şu anda hedef Çelek, Ermenek ve Kahramanmaraş’tır. Merkezi hükümete de çağrıda bulundum. Bilimsel veriler bunu gösteriyor diye söylemeye başladım. 2020-23 arasında bunu söylememize rağmen o bölgedeki yerel yöneticilerden hiçbir tepki almadık. Biri de ‘ne söylüyorsunuz,’ demedi.”
Görür, depremin feci sonuçlarını önlemeye yönelik çalışmalarının yetkililer tarafından reddedildiğini açıkladı: “Bir proje hazırladık. Harita Genel Komutanlığı’nı işin içine sokarak proje hazırladık. Devlet Planlama’ya sunduk, TÜBİTAK’a sunduk, reddedildi.”
Görür, depremden bir gün önce Cumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamada İstanbul’da beklenen büyük depreme karşı izlenen aynı ölümcül politikayı eleştirerek şunları söylemişti: “Hükümet ‘İstanbul’da 250 bin sosyal konut projesi yapacağız’ dedi. Bu siyasi bir maksat veya seçim için yapılıyor. 100 binlerce insanın can güvenliği yokken Türkiye’deki deprem kuşaklarında konut yapıp satmanın anlamı var mı? İçindeki insanlar ölüme mi terk edilsin? Seçim geliyor ancak gündemde deprem yok. İnsan ve yaşam hakkını düşünmeyen bir anlayışın ülkeye faydası nedir?”
Türkiye bir bütün olarak aktif fay hatları üzerine bulunuyor. Anadolu yarımadası yerkabuğunu oluşturan Arabistan ve Avrasya levhasının baskısı altında her yıl 2,5 cm batıya doğru itiliyor. Türkiye coğrafyasında bu levhaların birbirini sıkıştırması sonucunda sık sık büyük depremler oluyor.
Bu bilimsel gerçeklere rağmen Türkiye’nin birçok il ve ilçe merkezi aktif fay hatları üzerine inşa edilmiş durumda. Bu durumun değişmesi için resmi makamlar tarafından yıllardır hiçbir çalışma yapılmıyor. Şehirler sağlam zeminlere taşınmıyor, eski binalar depreme dayanıklı hale getirilmiyor. Kentsel dönüşüm adı altında işçiler ve yoksullar kent merkezlerinden çıkartılıp, onların yerlerine zenginlere villalar ve lüks konutlar inşa ediliyor. Binaların depreme dayanıklı yapılması için kâğıt üzerinde alınan yasal önlem ve denetimler ise burjuva partilerin seçim vaatlerine kurban ediliyor.