Perspektif

Kapitalizme ve savaşa karşı oy verin! Oyunuzu SGP’ye verin!

Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP) 2024 Avrupa seçimlerine savaşa, toplumsal eşitsizliğe ve faşizme karşı uluslararası bir hareket inşa etmek için katılıyor. Kapitalizm yıkılmazsa, Gazze’dekine benzer koşullar dünya genelinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle biz, insanların ihtiyaçlarının kârdan önce geldiği bir sosyalist toplum için mücadele ediyoruz.

Tüm emperyalist güçler, Gazze’deki korkunç soykırımı destekleyerek, küresel ekonomik çıkarlarını savunmak ve petrol zengini Ortadoğu’ya boyun eğdirmek için en kötü suçları işlemeye hazır olduklarını kanıtlıyorlar. Bundeswehr (Alman Silahlı Kuvvetleri) yeniden silahlandırılıyor ve Rusya’ya karşı gezegenin nükleer olarak yok edilmesi anlamına gelecek açık bir savaşa hazırlanıyor. Bu çılgınlığın bedeli, gerçek ücretlerde ve sosyal yardımlarda yapılan kesintilerle işçilere ödetilmektedir.

Hükümet, bu savaş politikasına yönelik kitlesel muhalefete, temel demokratik hakları ortadan kaldırarak ve mülteci ve göçmenlere karşı kışkırtıcılık yaparak tepki veriyor. Almanya’da barışçıl gösteriler düzenli olarak polis saldırısına uğruyor, kültür kurumları kapatılıyor ve etkinlikler yasaklanıyor.

Bu, her şeyden önce şunu göstermektedir: hükümetlere çağrı yaparak bir üçüncü dünya savaşını önlemek, demokratik hakları ve sosyal kazanımları savunmak mümkün değildir. Büyük çoğunluğun çıkarları artık egemen sınıfın kâr hırsı ve emperyalist arzularıyla bağdaşmamaktadır. Savaşı ve eşitsizliği sona erdirmek için kitleler siyasi sürece bağımsız bir şekilde müdahale etmeli, bankaların ve şirketlerin iktidarını devirmeli ve onları demokratik denetim altında almalıdır.

Biz, Fransa, Birleşik Krallık, Türkiye, Ukrayna ve Rusya’daki yoldaşlarımızla birlikte bu sosyalist program için mücadele ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki işçileri kapitalizme ve savaşa karşı mücadelede birleştiren uluslararası bir parti inşa ediyoruz: Dördüncü Enternasyonal. Artan milliyetçiliğe ve savaş tehdidine Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri perspektifiyle karşı çıkıyoruz. Seçim kampanyamızı desteklemek için bizimle iletişime geçin!

Gazze’deki soykırımı durdurun

Radikal sağcı Netanyahu hükümeti Gazze’de acımasız bir soykırım yapıyor. Tüm halk rehin alınıyor, aç bırakılıyor ve sürekli bombalama terörüne maruz bırakılıyor. İsrail ordusu bugüne kadar en az 35.000 Filistinliyi öldürdü, 78.000’ini yaraladı ve Gazze Şeridi’ni iki milyondan fazla insan için yaşanmaz hale getirdi. Yüz binlerce kişi açlık çekiyor; hastaneler, okullar ve camiler kasten tahrip edildi ve yüzlerce gazeteci ve yardım görevlisi öldürüldü. Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı bile soykırıma dair “makul” kanıtlar olduğu sonucuna vardı.

Bu tarifsiz zulüm sadece Netanyahu rejiminin suçu değildir. Bu, İsrail’i destekleyen ve silahlandıran emperyalist güçlerin, özellikle de Almanya ve ABD’nin müdahalesinin doğrudan sonucudur. Scholz ve Biden Filistinlilerin ortadan kaldırılmasını Lübnan’daki Hizbullah’a, Suriye’ye ve İran’a karşı çok daha kapsamlı bir savaş yürütmenin ön koşulu olarak görüyor. Uluslararası hukuku ihlal ederek Irak, Libya ve Afganistan’a açılan saldırı savaşlarında olduğu gibi, petrol zengini bölgeyi kontrolleri altına alma amacını güdüyorlar.

Burada egemen sınıfı en az ilgilendiren konu, bu emperyalist politika tarafından tehlikeye atılan bölgedeki Yahudilerin can güvenliğidir. Alman hükümetinin yeni büyük güç politikasını ve soykırıma verdiği desteği antisemitizme karşı mücadele ile gerekçelendirmesi tam bir ikiyüzlülüktür.

Asıl Yahudi düşmanları ezilen Filistinlilerle dayanışma gösteren milyonlarca işçi ve genç değil, bir kez daha Nazilerin geleneklerini takip eden egemen sınıftır. Alman tanklarını Rusya’ya karşı harekete geçiriyorlar, soykırımı devlet politikası olarak ilan ediyorlar ve Bundeswehr’i Hitler döneminden bu yana görülmemiş bir şekilde yeniden silahlandırıyorlar.

Ancak egemenlerin bu militarist gündemine güçlü bir uluslararası hareket karşı çıkıyor. Son aylarda dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, siyaset ve medyadaki propagandaya rağmen Gazze’deki soykırıma karşı gösteriler düzenleyerek işçi sınıfının bugün ne kadar güçlü ve küresel bir ağa sahip olduğunu göstermiştir. Bu hareket genişletilmeli ve sosyalist bir perspektifle donatılmalıdır.

  • Gazze kuşatması derhal sona erdirilsin ve İsrail ordusu tamamen terhis edilsin!
  • Netanyahu, Biden, Scholz ve diğer tüm savaş suçluları işledikleri savaş suçlarından sorumlu tutulsun!
  • Filistinli ve İsrailli işçileri ortak bir laik ve sosyalist devlet davasında birleştirmek için mücadeleye!

Üçüncü dünya savaşına hayır

Gazze’deki soykırım, genişleyen küresel savaşın bir başka cephesidir. NATO Ukrayna’da Rusya’ya karşı bir vekâlet savaşı yürütüyor; Ortadoğu’da İran’ı ve Lübnan’daki Hizbullah da dahil olmak üzere müttefiklerini hedef alıyor ve geniş Hint-Pasifik bölgesinde ABD ve müttefikleri, Çin’e karşı savaşa hazırlanıyor. 1914 ve 1939’da olduğu gibi, dünya savaşı dünyanın emperyalist güçler arasında yeniden paylaşılmasıyla ilgilidir.

Almanya egemen sınıfı, geçen yüzyılda yapılan iki dünya savaşındaki hedeflerini doğrudan takip etmektedir. Ukrayna’yı kontrolü altına almak ve doğudaki muazzam doğal kaynaklara el koymak için Rusya’ya boyun eğdirmek istiyor. Avrupa’yı 80 yıl önce enkaza çevirirken, şimdi tüm gezegeni nükleer imha ile tehdit ediyor. Bu militarizm sadece Rusya ve Çin’e yönelik değildir. NATO güçleri arasındaki -Almanya ile ABD arasındaki ve aynı zamanda Avrupa içindeki- eski düşmanlıklar da yeniden su yüzüne çıkıyor. Berlin Avrupa’yı kendi liderliği altında örgütlemeye çalışırken, Fransa, Britanya ve Polonya ile çatışmaları artıyor.

Alman militarizminin geri dönüşünü meşrulaştırmak için kullanılan propaganda giderek daha saçma biçimler alıyor. Hükümetin Gazze’deki soykırıma verdiği destek, Ukrayna’da “özgürlük” ve “barış” için savaşmaktan söz etmesinin baştan sona yalan olduğunu gösteriyor. İsrail’in işlediği en kötü savaş suçlarını, Nazilerin suçlardan dolayı “Almanların sorumluluğuna” atıfta bulunarak meşrulaştırıyor; Ukrayna’da Nazi işbirlikçilerinin siyasi mirasçılarıyla ve milyonlarca insanın Nazi imha savaşına kurban gittiği Rusya’ya karşı bir kez daha savaş açmak için açık faşistler ve antisemitlerle birlikte çalışıyor. Öldürülen 27 milyon Sovyet vatandaşı için “Alman sorumluluğu”ndan hiç bahsedilmiyor bile.

İnsanlık tarihinin en kötü suçları olan Nazi imha savaşından ve Holokost’tan çıkarılabilecek tek meşru sonuç şudur: İşçi sınıfı savaşa ve faşizme bir daha asla izin vermemeli ve bu dehşetin kaynağı olan kapitalizmi sonsuza kadar ortadan kaldırmalıdır.

Savaşa karşı mücadele aynı zamanda Putin rejimine karşı da yürütülmelidir. Ukrayna’daki savaşı NATO kışkırttı ama bu Rusya’nın gerici askeri müdahalesini haklı çıkarmaz. Putin rejimi, Sovyetler Birliği’nin toplumsal mülkiyetini yağmalayan ve şimdi emperyalist soyguncuların bunu kendileri için ele geçirmek istemesine öfkelenen Rus oligarklarının çıkarlarını temsil etmektedir.

  • Ukrayna’daki NATO savaşını durdurun! Yaptırımlara ve silah sevkiyatına hayır!
  • İki dünya savaşı yeter! Savaş çığırtkanlarını durdurun!
  • 100 milyar avro silahlanma ve savaş için değil kreşler, okullar ve hastaneler için harcansın!

Faşizm, bir daha asla

Nefret edilen savaş politikalarına karşı büyüyen muhalefeti bastırmak için, koalisyon hükümeti faşizmin eski yöntemlerine başvuruyor. Mültecilere ve göçmenlere karşı nefreti olabilecek en kötü şekilde kışkırtıyor, temel demokratik hakları ortadan kaldırıyor ve tam anlamıyla bir polis devleti kuruyor. Savaş ve soykırım karşıtlığı yasa dışı ilan ediliyor ve üniversitelerde bile protesto gösterileri ve kamplar güvenlik güçleri tarafından acımasızca saldırıya uğruyor.

Faşist AfD, tam da bu amaçla bilinçli olarak güçlendirildi. O, sağlıklı bir organizmanın yabancı bir unsuru değil, tamamen hasta bir sistemin en kötü semptomudur. Diğer tüm kapitalist partiler AfD’yi destekledi, programını uygulamaya koydu ve uzun zamandır onu hükümete almaya hazırlanıyorlar.

Bu durum, özellikle göçmen politikalarında belirgin bir şekilde görülmektedir. Dış sınırlarında duvarlar, dikenli teller ve insanlık dışı kamplarla giderek genişleyen “Avrupa Kalesi”, binlerce mülteciye ölüm getiriyor. Bu, savaş, yıkım ve sefaletten kaçan mültecileri caydırmak için izlenen kasıtlı bir cinayet politikasıdır. Aynı zamanda, siyaset ve medya mültecileri ve göçmenleri derin sosyal krizin günah keçisi yapmaya çalışıyor.

İkinci Dünya Savaşı öncesinin aksine, faşist partiler savaş gazilerinden ve lümpen küçük burjuvaziden oluşan bir kitle hareketine sahip değiller. Almanya’da ve tüm Avrupa’da onları kuvvetlendiren ve düzen karşıtı güçler olarak görünmelerini sağlayan şey, sahte solun tamamen iflas etmiş olmasıdır. Bu nedenle sağa karşı mücadele, tüm burjuva partilerine ve çürümüş kapitalist sisteme karşı mücadeleyi gerektirmektedir.

  • Güvenlik ve devlet aygıtındaki faşist ağları dağıtın!
  • Temel demokratik hakları savunun!
  • Göçmenler ve mülteciler için eşit haklar!

Birleşik, sosyalist bir Avrupa için

Toplumsal yaşamın her alanı savaş politikalarına ve zenginlerin kâr hırsına tabi kılınıyor. Savunma harcamaları hızla artarken, pandemi ortasında sağlık bütçesi geçen yıl üçte iki oranında kesildi ve eğitim ile sosyal hizmetlere ayrılan fonlar azaltıldı. Şimdi daha fazla kesinti hazırlığı yapılıyor. Yüksek enflasyon, işçilerin maaşlarını eritiyor ve yüz binlerce insan işini kaybediyor.

Milyonlarca insan halihazırda yoksulluk içinde yaşıyor ve geçimlerini sağlamak için her gün mücadele etmek zorunda kalıyor. Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre Almanya’da yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki insanların oranı son üç yılda yüzde 3,6 artarak yüzde 20,9’a, yani 17,3 milyon kişiye ulaştı. AB ortalaması ise yüzde 21,7’dir. Aynı zamanda, süper zenginlerin servetleri hızla artıyor. COVID-19 pandemisi sırasında kârların azalmaması için sadece Avrupa’da bir milyondan fazla insanın hayatı kurban edilirken, Almanya’nın en zengin beş kişisinin toplam serveti aynı dönemde yaklaşık üç kat artarak 89 milyar dolardan 155 milyar dolara çıktı!

Avrupa genelinde sosyal yıkıma karşı direniş büyüyor. Kıta genelinde grev ve protestolarda bir artış yaşanıyor. Tüm ülkelerdeki işçiler benzer taleplerde bulunuyor ve bunları savaşa karşı mücadeleyle ilişkilendiriyor. Bu mücadeleler ulusal ve sendikal çerçevede, şu ya da bu kapitalist hükümetle müzakereler yoluyla çözülemez. Uluslararası bir perspektife ihtiyaç var.

Gazze’de yaşanan soykırım Avrupa’da milyonları ayağa kaldırdı. Sadece Londra’da milyonlarca kişi İsrail’in savaşına karşı gösteri yaptı. Fransa, İspanya ve Almanya’da da yüz binlerce kişi sokaklara döküldü. Ne var ki, Gazze’deki soykırımın desteklenmesi ve buna karşı çıkan muhalefetin baskı altına alınması, işçilerin taleplerini hükümetleri devirmeden ve iktidarı ele geçirmeden gerçekleştiremeyeceklerini gösteriyor.

Sendikalar, hükümetlerin savunulmasında ve işçi mücadelelerinin bastırılmasında merkezi bir rol oynuyor. Mücadeleleri ülke ve sektör bazında izole ediyorlar ve işçilere karşı reel ücret kesintilerini ve işten çıkarmaları dayatıyorlar. Bu nedenle SGP, işçilerin bağımsız taban komitelerinin kurulmasını destekliyor. Bu komiteler, kesintilere ve savaşa karşı mücadelede işçileri sınırların ötesinde birleştirmelidir. Komiteler grevlerde ipleri kendi ellerine almalı ve işçilerin iktidar için siyasi mücadeleye girmelerini sağlayacak yeni organlar olarak inşa edilmelidir.

Böyle bir hareket, bizzat kapitalizme karşı olmalıdır. Ukrayna savaşı, Avrupa’nın kapitalist koşullar altında barışçıl birleşmesinin gerici bir yanılsama olduğunu gösteriyor. AB tepeden tırnağa silahlanıyor, Rusya’ya karşı savaş yürütüyor, Gazze’deki soykırımı destekliyor ve kıta genelinde işçilere yönelik saldırılar için bir araç olarak hizmet ediyor.

İşçiler, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri perspektifiyle bankaların ve şirketlerin AB’sine, kitlesel ölümlere ve savaşa karşı çıkmalıdır. Bankaların ve şirketlerin iktidarını devirmeden ve onları demokratik denetim altına almadan savaş sona erdirilemez, insanların hayatları kurtarılamaz ve ücretler savunulamaz. Rus ve Ukraynalı işçiler ile Avrupa’nın dört bir yanındaki işçiler birbirlerine ateş etmek yerine, kendi ülkelerindeki savaş çığırtkanlarına karşı bu perspektifle mücadele etmelidir.

  • Kâr yerine yaşam!
  • Bütün işyerlerinde iş güvencesini savunun! Herkese yüzde 30 daha fazla ücret ve enflasyon karşısında otomatik zam!
  • Enerji şirketlerini, rantçıların ve savaş vurguncularının mallarını tazminatsız kamulaştırın!
  • Bankaların ve şirketlerin AB’sine, kitlesel ölüm ve savaşa karşı çıkın! Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri için!

İşçilerin kendi partilerine ihtiyacı var!

Bu talepler egemen sınıfa ve onun siyasi partilerine çağrı yaparak gerçekleştirilemez, çünkü tüm kapitalist partiler savaşın ve sosyal yıkımın arkasında durmaktadır. 12 Ekim’de, AfD’den Sol Parti’ye kadar Federal Meclis’in (Bundestag) tüm üyeleri İsrail’in Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşını destekledi.

Diğer partilerden çok daha fazla bir biçimde zengin orta sınıf katmanlar adına konuşan Yeşiller, Almanya’nın büyük güç çıkarlarına uygun olduğu sürece pasifist kaldılar. Almanya’nın 1998’de Sırbistan’a karşı, Hitler’den sonraki ilk saldırı savaşının örgütlenmesine yardım ettiklerinden beri en saldırgan militaristler haline geldiler.

Sol Parti de Rusya’ya karşı yaptırımların uygulanmasını ve hükümetin savaş yanlısı politikalarını desteklemektedir. Eski Doğu Almanya’daki Stalinist devlet partisinden doğan bu parti, devlet aygıtının yoğunlaşmış nefretini ve sıradan işçilere yönelik baskısını temsil etmektedir. Eyalet düzeyinde yönettiği ya da ortak yönetimde bulunduğu her yerde, diğer kapitalist partilerle aynı gerici politikaları uygulamaktadır. Yunanistan’daki Syriza ve İspanya’daki Podemos gibi kardeş partileri de kitlesel direnişe rağmen AB’nin kemer sıkma önlemlerini ve savaş politikalarını benimsemişlerdir.

Sahra Wagenknecht’in Sol Parti’den ayrılmasının anti-militarizmle hiçbir ilgisi yoktur. Onun grubu Rusya’ya karşı savaşı sadece milliyetçi bir bakış açısıyla eleştiriyor ve Almanya ile Avrupa’nın yeniden silahlanmasının ABD’den daha bağımsız bir şekilde organize edilmesi gerektiğini savunuyor. Gazze’deki soykırımı tamamen destekliyor. Wagenknecht’in amacı çürümüş kapitalist sistemi istikrara kavuşturmak ve ona karşı büyüyen muhalefeti milliyetçi çizgiye kanalize etmektir.

SGP, militarizme, faşizme ve savaşa karşı tutarlı bir şekilde mücadele eden tek partidir. Biz kazançlı mevkiler peşinde koşmuyoruz; Avrupa seçimlerini ve parlamentodaki koltukları savaş yanlısı partilere karşı çıkmak için kullanmayı amaçlıyoruz. Muazzam tehlikelere karşı uyarıyor ve bunlara karşı direnişi örgütlüyoruz.

Bunu yaparken de kendimizi uluslararası sosyalizm perspektifine dayandırıyoruz. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesi olarak, Marksizmin -August Bebel, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in, Rus Ekim Devrimi’nin ve Lev Troçki’nin Stalinizme karşı Sol Muhalefeti’nin- geleneğini sürdürüyoruz. Sol muhalefet, Stalinizme karşı sosyalist bir alternatifin olduğunu ve Stalinizm ile sosyalizmin eşitlenmesinin alçakça bir yalan olduğunu canlı bir şekilde kanıtlamaktadır.

Harekete geçmenin ve kapitalist kötülükleri sonsuza dek ortadan kaldıracak yeni bir kitlesel sosyalist parti inşa etmenin zamanı geldi. Soykırımcı savaş politikalarına, devasa düzeydeki toplumsal eşitsizliğe, sağlık ve eğitim sistemlerinin tahrip edilmesine ve gezegenimizin yıkımına katlanmak istemeyen herkesi harekete geçmeye çağırıyoruz: Bu bildiriyi mümkün olduğunca geniş kitlelerle paylaşın, etkinliklerimize ve mitinglerimize gelin, seçim kampanyamıza cömertçe bağışta bulunun ve partimize üye olarak aktif bir şekilde destek verin!

Yoksulluğa, baskıya ve Üçüncü Dünya Savaşı’na karşı mücadele, dünya genelinde sosyalizm için verilen mücadeledir!

Loading