Perspektif

Soykırım savaşını tırmandıran İsrail 274 Gazzeliyi katletti

Netanyahu’nun Kongre tarafından davet edilmesini protesto etmek üzere 24 Temmuz’da Washington D.C.’de kitlesel bir gösteri için

Cumartesi günü İsrail güçleri tüm soykırımın en korkunç toplu katliamlarından birini yaptı. Gazze’nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampına yapılan saldırıda en az 274 kişi öldürüldü. Ölenler arasında en az 64 çocuk, 57 kadın ve 37 yaşlı bulunuyor. Saldırıda 680 kişi de yaralandı.

5 Kasım 2023'te Washington D.C.'de Gazze soykırımına karşı bir miting.

Yardım görevlisi kılığındaki İsrail askerleri ateş açtı ve kamp boyunca bir dizi baskın düzenledi. Katliam görünüşte bir “rehine kurtarma” operasyonu olarak gerçekleştirildi. Ancak kurtarılan her bir rehine başına 68 kişi korkunç bir şekilde katledildi. Öldürülenler arasında üç İsrailli rehine ve bir ABD vatandaşı da var.

Katliam, Kongre’nin her iki kanadının liderlerinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington D.C.’de Kongre’nin ortak oturumunda konuşma yapması için 24 Temmuz tarihini belirlemesinden sadece birkaç gün sonra yapıldı. Bu, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Holokost’un en kötü günlerinde, Hitler’i konuşmaya davet etmekten farksızdır.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, işçileri ve gençleri, Netanyahu’nun gelişine Washington D.C.’de kitlesel bir gösteriyle karşılık vermeye çağırıyor. Ancak bu gösterinin amacı, sadece Netanyahu’yu protesto etmek değil, Amerikan emperyalizminin ve tüm siyaset kurumunun soykırımın yönlendirilmesi, finanse edilmesi, silah sağlanması ve siyasi olarak meşrulaştırılmasındaki rolünü protesto etmek olmalıdır.

Netanyahu için “ABD Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosu’nun iki partili liderliği” tarafından imzalanan davet, ABD’de ve tüm dünyada Gazze’deki soykırıma yönelik kitlesel muhalefete karşı siyasi bir provokasyondur. Bu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin en üst düzey savcısı tarafından savaş suçu işlemekle itham edilen bir katille siyasi ve ahlaki bir dayanışma ilanıdır.

Aynı zamanda bu davet, Amerikan hükümeti ile İsrail rejimi arasındaki gerçek ilişkiyi de gözler önüne sermektedir. Netanyahu’dan bir ilerleme raporu vermesi isteniyor. “Sizi, İsrail hükümetinin demokrasiyi savunma, terörle mücadele ve bölgede adil ve kalıcı bir barış tesis etme vizyonunu paylaşmaya davet ediyoruz,” deniyor.

İsrail rejimi “terörle mücadele” etmiyor. Bütün bir halkı katlediyor ve bunu ABD ve Avrupa emperyalizminin bir aracı olarak yapıyor.

Gerçekten de Cumartesi günkü katliam ABD güçlerinin doğrudan katılımıyla yapılmıştır. New York Times, İsrail’de konuşlu ABD askeri personelinin saldırı için “istihbarat ve diğer destekleri” sağladığını doğrularken, Filistinli kaynaklar İsrail güçlerinin saklandığı yardım aracının bir gün önce yerleştirilen ABD yapımı “insani yardım” iskelesinden indirildiğini iddia etti.

“Bu kadar sivil öldürülmüş olsa bile İsrail’in aynı şekilde daha fazla operasyon yapmasını ABD destekliyor mu?” sorusu sorulduğunda Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Bunu yapmak için İsrail ile çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Amerikan siyaset kurumu Netanyahu’yu davet ederek, İsrail rejiminin öldürmesine izin verilen Filistinli sayısında “kırmızı çizgiler” olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Ölü sayısı şu anda 50.000’e yaklaşıyor. Kitlesel açlık da dahil olmak üzere yüz binlerce kişi öldürülebilir ve bu durum ABD’nin desteğini etkilemeyecektir.

WSWS, tüm fabrikalardaki ve diğer işyerlerindeki işçileri gösteriye katılmak üzere delegasyonlar örgütlemeye çağırmaktadır. Ayrıca öğrencileri ve gençleri 24 Temmuz’da protesto için Washington D.C.’ye gitmeye çağırıyoruz.

Bu gösterinin amacı savaş suçlularını fikirlerini değiştirmeye ikna etmek değildir. Fikirlerini değiştirmeyecekler. Amaç, emperyalist savaşa karşı gerçek bir strateji temelinde güçlü bir savaş karşıtı hareketi eyleme geçirmektir.

Bu strateji aşağıdaki ilkelere dayanmalıdır:

Birincisi, Gazze soykırımı, ABD liderliğindeki dünya emperyalizminin küresel patlamasıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır ve ABD’nin Rusya ve Çin’e karşı tırmanan savaşının kritik bir parçasıdır.

Netanyahu’ya yapılan davet, NATO güçlerinin doğrudan katılımcı olarak savaşa dahil olduğu Ukrayna’daki savaşın büyük ölçüde tırmandığı bir dönemde gerçekleşiyor. Geçtiğimiz hafta Biden, Ukrayna’ya NATO silahlarını kullanarak Rusya içinde saldırılar düzenleme yetkisi verdiğini açıkladı ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’ya asker gönderecek bir ülkeler koalisyonu oluşturmak için çalıştığını duyurdu.

Gazze’deki soykırımı destekleyen aynı hükümetler Ukrayna’daki vekil rejimi de silahlandırıyor. ABD ve müttefikleri soykırımı protesto eden binlerce insanın tutuklanmasına göz yumarken, düpedüz faşistlerle dolu Ukrayna hükümeti, hem savaşın ve hem de Ukrayna ve Rusya’daki kapitalist rejimlerin sosyalist bir muhalifi olan Bogdan Syrotiuk’u tutukladı.

İkincisi, savaşa karşı hareket işçi sınıfına dayanmalıdır.

Savaşta çarpışacak ve ölecek olan işçi sınıfıdır ve bunun bedelini ödemeye zorlanacak olan da işçi sınıfıdır. Savaşı üreten aynı kapitalist kriz, eşitsizliğe, yoksulluğa ve ücretleri, işleri, sağlık hizmetlerini, eğitimi ve işçi sınıfının tüm sosyal haklarını hedef alan saldırılara karşı büyüyen mücadeleler biçiminde savaşı sona erdirmenin temelini de üretir.

Üçüncüsü, savaş karşıtı hareket kapitalist sınıfın tüm siyasi parti ve örgütlerinden tamamen bağımsız ve onlara düşman olmalıdır.

Biden yönetimi ve Demokratlar başından beri doğrudan işin içindeler. Biden’ın 2024 seçimlerindeki Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump, geçtiğimiz hafta “İsrail işi bitirmek zorunda,” dedi. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler soykırımı silahlandırmak ve buna karşı çıkanları “antisemitik” olarak karalamak için el ele verdiler.

Dışarıda savaşı tırmandıran egemen seçkinler, içeride de faşizan ve diktatörce yönetim biçimlerine giderek daha açık bir şekilde yöneliyorlar. Bu, şirket ve finans oligarşisinin politikalarına karşı işçi sınıfı içindeki tüm muhalefeti hedef almaktadır.

Dördüncüsü, soykırıma ve savaşa karşı bir hareket uluslararası olmalı, her ülkedeki ve her kıtadaki işçileri ortak sınıf çıkarları temelinde birleştirmelidir.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları gibi tırmanan küresel savaş da dünya kapitalist sisteminin çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Yeni bir küresel çatışma ancak toplumun tüm zenginliğini üreten ve bu nedenle kapitalist egemen seçkinlerin komplolarına karşı koyacak sosyal ve ekonomik güce sahip olan küresel işçi sınıfının seferber edilmesiyle önlenebilir.

Beşincisi, savaşa karşı mücadele anti-kapitalist ve sosyalist olmalıdır, çünkü savaşın temel nedeni olan mali sermaye diktatörlüğüne ve ekonomik sisteme son verme mücadelesi dışında savaşa karşı ciddi bir mücadele verilemez.

Şirketler ve mali oligarşi, kendi çıkarlarını ve kapitalist kâr sistemini savunmak için insanlığı bir uçuruma doğru sürüklemektedir. Egemen sınıfın sürekli savaşına, işçi sınıfının, stratejik hedefi ulus devlet sisteminin ortadan kaldırılması ve dünya sosyalist federasyonunun kurulması olan sürekli devrim perspektifiyle yanıt verilmelidir.

Loading