Perspektif

Trump Kanada ve Meksika’yı yüzde 25 gümrük vergisi ile tehdit ediyor

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, Washington ve Wall Street’in kıtasal ticaret anlaşması “ortakları” olan Kanada ve Meksika’nın, Amerika’nın “yasa dışı yabancılar” ve “uyuşturucu” tarafından “istila edilmesini” durdurmadığı takdirde ikinci başkanlık döneminin “ilk gününden” itibaren bu ülkelerin tüm ürünlerine yüzde 25 gümrük vergisi getirme sözü verdi.

Bir çocuk 26 Kasım 2024 Salı günü Meksika'nın Tijuana kentinde Meksika'yı Amerika Birleşik Devletleri'nden ayıran sınır duvarından bakıyor. [AP Photo/Gregory Bull]

Trump benzer bir tehdidi Çin’e karşı da yaptı. Ancak Çin konusunda vergi yüzde 35 olacak.

Trump’ın ticaret savaşı önlemlerini uygulamaya koyması, ABD emperyalizminin Çin’e yönelik ekonomik, diplomatik ve askeri-stratejik saldırısını dramatik bir şekilde yoğunlaştırmasının yanı sıra, Kuzey Amerika ve dünya ekonomisini sarsacaktır.

Trump’ın ticaret savaşı hedefleri, diğer ülkeleri kendi gümrük tarifelerini uygulayarak aynı şekilde karşılık vermek zorunda bırakabilir. Bu da dünyayı hızla Büyük Buhran’da patlak veren ve İkinci Dünya Savaşı’nın tetiklenmesine yardımcı olana benzer bir ticaret savaşına sürükleyebilir.

Şu anda Trump’ın ticaret savaşı hedefindeki ülkeler Amerika’nın en büyük üç ticaret ortağıdır. Bu ülkeler 2023 yılında ABD’nin 1,32 trilyon dolardan fazla ithalatını, yani tüm ABD ithalatının yaklaşık yüzde 45’ini gerçekleştirmiştir (Meksika yüzde 16, Kanada yüzde 15 ve Çin yüzde 14 paya sahiptir). Ayrıca geçen yıl ABD ihracatının 820 milyar dolardan fazlasını (yüzde 41) bu ülkeler oluşturmaktadır ki bu da Avrupa Birliği’ne giden payın iki katıdır.

Bu rakamlar sadece Kanada, ABD ve Meksika’nın ekonomik olarak ne kadar entegre olduğunu ve gümrük vergilerinin uygulanmasının her üç ülkedeki üretim zincirleri, işçi istihdamı ve tüketici fiyatları üzerinde yaratacağı ani ve büyük yıkıcı etkiyi ortaya koymaktadır.

ABD hem Kanada hem de Meksika’nın açık ara en büyük ticaret ortağıdır. Kanada’nın tüm ihracatının dörtte üçünden fazlası ABD’ye gitmektedir. Meksika için bu oran daha da yüksektir.

Trump, USMCA (NAFTA’nın devamı) hükümlerini ve Dünya Ticaret Örgütü kurallarını hiçe sayıp cezalandırıcı gümrük vergileri uygulamakla tehdit ediyor. Böylece tüm dünyaya, ABD emperyalizminin yağmacı çıkarlarını hem “stratejik rakipler” olarak tanımlananlara hem de Amerika’nın görünürdeki müttefiklerine ve “ortaklarına” karşı acımasızca ve tüm yasal kısıtlamaları hiçe sayarak kovalayacağının sinyalini veriyor.

Pazartesi günü öğleden sonra yaptığı açıklamada Trump, “Bu Tarife, başta Fentanil olmak üzere Uyuşturucular ve tüm Yasa Dışı Yabancılar Ülkemizin bu İstilasını durdurana kadar yürürlükte kalacaktır!” diye belirtti.

Kanada birçok açıdan Washington’ın en yakın emperyalist müttefikidir. Ancak Trump, Truth Social platformunda yaptığı bir sosyal medya paylaşımıyla pervasızca Kanada’nın ve Meksika’nın ekonomilerini çökertme tehdidinde bulundu.

Trump, USMCA ortaklarını ticaret savaşıyla tehdit ederek, ABD kapitalist oligarşisinin zenginliğini arttıracak ve jeostratejik konumunu güçlendirecek şekilde ticaret, yatırım ve enerji kaynaklarına erişim konusunda tavizler koparmaya çalışıyor. Trump ve “Önce Amerika” yandaşları ayrıca Ottawa ve Meksiko’ya sınır “güvenliklerini” ve dış politikalarını Washington’ın amaçları ve çıkarlarıyla daha uyumlu hale getirmeleri için gözdağı vermek istiyor. Ayrıca Kanada’nın durumunda, bu amaçla gelecekteki askeri harcamalar için yüz milyarlarca dolar daha fazla taahhütte bulunmasını sağlamaya çalışıyorlar.

Trump’ın ticaret savaşı tehdidini “yabancı istilası” şeklindeki öfkeli suçlamalarla ilişkilendirmesi, kendi yönetiminden önce nadiren kullanılan ticaret hukukundaki “ulusal güvenlik” maddelerine atıfta bulunarak gümrük vergileri uygulamak için sahte bir yasal bahane yaratmanın ötesinde bir anlam taşımaktadır.

Trump birçoğu onlarca yıldır ABD’de yaşayan milyonlarca “yasa dışı” göçmeni sınır dışı etmek istiyor. Bu amaçla, yönetiminin göçmenlere karşı ilk günden itibaren başlatmayı planladığı savaşta Ottawa ve Meksiko’yu siyasi ve lojistik destek sağlamaya zorlamak istiyor.

Bu göçmen karşıtı cadı avı, Trump’ın tüm faşizan gündeminin merkezinde yer almaktadır. Trump yönetimi, 2 trilyon dolarlık bütçe kesintisi, büyük şirketler ve süper zenginler için vergi indirimleri ve sermaye üzerindeki tüm düzenleyici kısıtlamaların kaldırılması da dahil olmak üzere toplumsal karşıdevrim planlarını uygulamaya koyarken kaçınılmaz olarak protestolar patlak verecektir. Göçmen karşıtı cadı avı, bu protestoları bastırmak için Ulusal Muhafızları ve orduyu Amerika’nın büyük şehirlerine konuşlandırmanın bahanesi olacaktır.

Trump ve danışmanları ayrıca göçmenlere karşı savaşı, dış ve iç sınırları militarize edilmiş bir Kuzey Amerika Kalesi yaratma planlarını ilerletmenin ayrılmaz bir parçası ve kaldıracı olarak görüyorlar. Bu kale hem Amerikan emperyalizminin yabancı rakiplerine hem de Trump’ın deyimiyle “içerideki düşman”a -yani işçi sınıfına- karşı yöneltilecektir.

Trump 2017’de Beyaz Saray’a girerken NAFTA’yı tamamen ortadan kaldırma tehdidinde bulunmuştu. Ardından Ottawa ve Meksiko ile yürüttüğü tehditkâr müzakereler sonucunda NAFTA’yı, hem daha belirgin bir şekilde ABD hegemonyası altında olan hem de daha açık bir şekilde başta Çin olmak üzere Avrupa, Japonya ve diğer güçlere karşı ticaret savaşı yürütmeye yönelik bir ticari blok olan USMCA’ya dönüştürdü.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi Kanada’nın Liberal hükümetini ve tüm kapitalist seçkinleri ürküttü. Başbakan Justin Trudeau Pazartesi akşamı Trump’ı yatıştırmak için telefonla aradı ve yardımcılarının ısrarla belirttiği üzere “iyi” bir görüşme yaptı. Salı akşamı Avam Kamarası’nda acil bir görüşme yapılacak ve Çarşamba günü başbakan ile 10 eyalet başkanının katılacağı bir toplantı düzenlenecek.

Kanada’nın emperyalist burjuvazisinin, ABD’li ortakları ve rakipleri tarafından kendisine uygulanan artan baskıya yanıtı, ülke içinde işçi sınıfına karşı ve dünya sahnesindeki yağmacı çıkarlarının peşinde daha da sert bir şekilde saldırmak olacaktır.

Kamu Güvenliği Bakanı Dominic LeBlanc Salı günü Kanada’nın ABD İç Güvenliği ile işbirliğini yoğunlaştıracağını ve RCMP ve Sınır Güvenliği Kurumu’na daha fazla helikopter ve insansız hava aracı dahil daha fazla kaynak sağlamayı düşündüğünü söyledi.

Trump’ın son tehditlerinden önce bile Kanada egemen sınıfı, -mali seçkinlerin geleneksel sesi olan Globe and Mail’in ifadesiyle- Kanada’nın “Trump’ın duvarlarının destekçisi” olmasını ve “rekabetçi” kalmasını sağlamak için radikal bir sağa kayma ihtiyacını dile getirmişti. Bu sınıf savaşı gündemi şunları içeriyor: yoğunlaştırılmış kemer sıkma, kurumlar vergisinde en az Trump’ın yaptığı kadar indirim, önümüzdeki dört yıl içinde askeri harcamaların iki katına çıkarılması ve Washington’a “yardımcı olacak” diğer önlemler.

Kanada’nın önde gelen siyasetçileri de ülkenin Meksika’nın zararına Trump ile ayrı bir ikili ticaret anlaşması yapması çağrısında bulunuyor. Buna Liberal bakanların, Meksika’nın Çin’in Kuzey Amerika pazarına girmesi için bir “arka kapı” işlevi gördüğüne dair öfkeli kınamaları eşlik etti.

Meksiko’da Trump’ın gümrük vergisi tehdidine verilen tepki de benzer şekilde panik şeklindeydi. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Meksika’nın zaten Washington’ın isteklerini yerine getirdiğini savundu. Sheinbaum umutsuz bir şekilde hükümetinin Çin’den yapılan ithalatı sınırlama çabalarına, yüz binlerce göçmenin ABD sınırına gitmesini engellemek için asker konuşlandırmasına ve uyuşturucu ticaretini durdurmak için ABD yetkilileriyle yaptığı işbirliğine değindi.

Kuzey Amerika’nın ikiz emperyalist güçlerine ve onların Meksikalı burjuva hizmetkarlarına karşı, ABD, Kanada ve Meksika’daki işçiler, herkesin işini, demokratik ve sosyal haklarını savunmak için ve ABD ile onun Kanada da dahil olmak üzere emperyalist müttefiklerinin dünyayı yeniden paylaşma ve yağmalama amacıyla başlattıkları savaşlara karşı ortak bir mücadelede birleşmelidir.

Kuzey Amerika’nın rakip egemen sınıfları arasındaki çatışmalar ne olursa olsun, onlar kapitalizmin sistemik krizinin tüm yükünü emekçilerin sırtına yıkma arayışında birleşmektedirler.

İşçi sınıfının seferber edilmesi ve mücadele birliğinin oluşturulması, ABD’deki AFL-CIO ve UAW’den Kanada’daki CLC ve Unifor’a kadar ulusal temelli gerici sendikal aygıtlara karşı amansız bir mücadele gerektirmektedir. “Kanadalıların” ve “Amerikalıların” işlerini savunma adına yürütülen gerici kampanyalarla işçi sınıfını ulusal temelde sistematik olarak bölmüşlerdir ve emperyalizmin savaş planlarıyla tamamen bütünleşmişlerdir.

Aynı zamanda işçilerin, ister Trump, ister Trudeau, ister Quebecli etnik-şovenistler ya da Meksikalı yetkililer tarafından olsun, göçmenlerin günah keçisi ilan edilip mağdur edilmesine kesin bir dille karşı çıkması ve göçmen işçilerin savunusunu acilen üstlenmeleri talep edilmelidir. Dünya kapitalizminin ticaret savaşına, rakip şovenizmlerin ve savaşın lağım çukuruna sürüklendiği şu günlerde, işçi sınıfının sloganı her zamankinden daha fazla “Dünyanın Bütün İşçileri, Birleşin!” olmalıdır.

Loading