NATO “nükleer silahlı akran rakiplere karşı savaşa” hazırlanıyor

İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen NATO zirvesinin sonunda, çoğu Avrupa ülkesinin yanı sıra ABD ve Kanada’yı da içeren NATO üyeleri, Avrupa kıtasını askerileştirme, Rusya ile savaşı büyük ölçüde tırmandırma ve Çin ile savaşa hazırlanma planlarını özetleyen bir strateji belgesini kabul etti.

Temmuz 2022'deki İspanya'nın Madrid kentindeki NATO Zirvesi. [AP Photo/Jonathan Ernst]

Belge, “nükleer silahlı akran rakiplere karşı yüksek yoğunluklu, çok alanlı savaş için” ihtiyaç duyulan “tüm kuvvetleri sunmayı” taahhüt ediyor.

Strateji belgesinden bir alıntı [Photo: NATO/WSWS]

2010 yılında yayımlanan son strateji belgesine kıyasla büyük bir değişiklik gösteren yeni NATO strateji belgesi, “Avrupa-Atlantik bölgesinin barış içinde olmadığını” belirterek ittifakın savaş halinde olduğunu ilan ediyor. Oysa NATO ittifakının hiçbir üyesi “Avrupa-Atlantik bölgesi” içinde herhangi bir savaş ilan etmemiştir.

Belgede “Avrupa-Atlantik bölgesi barış içinde değildir” ifadesi yer alıyor. [Photo: NATO/WSWS]

Stratejik çerçeve belgesi, daha çok Almanca adıyla Machtpolitikolarak bilinen güç politikasının dilini açıkça benimsiyor. Yedi kez “çıkarlar” kelimesi kullanarak, hem Çin’in hem de Rusya’nın “İttifak’ın çıkarlarına” meydan okuduğunu ilan ediyor.

NATO’nun 2010 yılında yayımlanan bir önceki stratejik çerçevesi “çıkarlar” kelimesini sadece bir kez; onu da “ortak çıkar alanlarında Rusya ile siyasi istişareleri ve pratik işbirliğini geliştirme” taahhüdünde bulunurken kullanmıştı.

2010 tarihli belge Rusya’yı “ortak” (“partner”) olarak adlandırırken, bu yılki stratejik çerçeve Rusya’yı bir “tehdit” ve Çin’i ise bir “meydan okuma” ilan ediyor. Yeni NATO strateji belgesi, açıkça, bu ülkelerin “çıkarlarımıza meydan okuduğunu” ilan ederek bu nitelemeleri haklı göstermeye çalışıyor.

Strateji belgesinde şunlar belirtiliyor: “ÇHC [Çin Halk Cumhuriyeti] kilit teknolojik ve endüstriyel sektörleri, kritik altyapıyı ve stratejik malzeme ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye çalışmaktadır. Ekonomik gücünü stratejik bağımlılıklar yaratmak ve nüfuzunu arttırmak için kullanmaktadır.”

Belgede Çin’in ekonomik kalkınmasının (“kontrolü” olarak ifade ediliyor) NATO üyelerinin “çıkarları” ile çatıştığı ileri sürülüyor. [Photo: NATO/WSWS]

Müttefikler “çıkarlarını” korumak için “caydırıcılık ve savunmayı önemli ölçüde güçlendirme” taahhüdünde bulunuyorlar.

Belgede Ukrayna’da savaşı tetikleyen bir dizi eylemin başarılı olduğu ileri sürülerek, “NATO’nun genişlemesi tarihi bir başarıdır” deniliyor. Kremlin, Ukrayna’yı istila etmesini, Ukrayna’nın NATO’ya katılma çabalarının ve Rusya’nın sınırına nükleer silahlar yerleştirmesinin kendi ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğunu iddia ederek gerekçelendirmişti.

NATO belgesi, askeri ittifakın genişlemesi konusunda kararlı bir şekilde şöyle diyor: “Açık Kapı politikamızı bir kez daha teyit ediyoruz. ... Kapımız, İttifakımızın değerlerini paylaşan tüm Avrupa demokrasilerine açık olmaya devam edecektir.” Belgede ayrıca “Üyelik kararları NATO Müttefikleri tarafından alınır ve bu süreçte hiçbir üçüncü tarafın söz hakkı yoktur” deniliyor.

Şu anda Ukrayna’da devam eden savaş, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yaşanan en büyük savaştır ve hâlihazırda on binlerce Ukraynalının ve Rus’un ölümüne neden olmuştur. NATO’nun genişlemesini bir başarı olarak nitelendiren ittifak, bu ölümlerin ve daha nicelerinin, ittifak üyelerinin çıkarlarını korumak için kabul edilebilir bedeller olduğunu ilan etmektedir.

NATO üyeleri, ittifakın “çıkarlarına” yönelik meydan okumalara yanıt olarak, toplumun tüm yönlerini etkileyecek bir askerileşme programı taahhüt ettiler: “Stratejik rekabet ortamında, 360 derece yaklaşımımız doğrultusunda, tüm alanlarda ve yönlerde caydırma, savunma, yarışma ve engelleme için küresel farkındalığımızı ve erişimimizi artıracağız.”

Belgede ayrıca “Nükleer silahlar var olduğu sürece NATO nükleer bir ittifak olarak kalacaktır” deniliyor ve ittifakın “güçlendirilmiş entegre hava ve füze savunması da dahil olmak üzere karada, denizde ve havada önemli ve kalıcı bir varlık sağlamayı” taahhüt ettiği belirtiliyor. Belgeye göre “NATO’nun nükleer caydırıcılık duruşu aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa’da konuşlandırdığı nükleer silahlara ve ilgili Müttefiklerin katkılarına da dayanmaktadır.”

Belgede ortaya konan hedeflere ulaşılması, savaş için gerekli birliklerin, mühimmatın ve tedarik zincirlerinin büyük ölçüde genişletilmesini gerektirmektedir: “Yerinde, çok alanlı, savaşa hazır güçlü kuvvetler, gelişmiş komuta ve kontrol düzenlemeleri, önceden konuşlandırılmış mühimmat ve teçhizat ve kısa sürede ya da hiç haber verilmeden herhangi bir Müttefiki hızla takviye etmek için geliştirilmiş kapasite ve altyapı ile caydıracak ve savunacağız.”

NATO strateji belgesi askeri kaynaklar için herhangi bir rekabet önceliğini kabul etmemekte veya tanımamaktadır. Metinde “açlık”, “yoksulluk” ve “işsizlik” kelimeleri geçmediği gibi, dünya çapında on milyonlarca ve sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 milyon kişinin ölümüne neden olan COVID-19 pandemisine de değinilmiyor.

ABD Başkanı Joe Biden’ın yorumları bu belgenin tarzıyla tamamen uyumluydu.

Zirve sonrası düzenlenen basın toplantısında Biden, övünerek şunları söyledi: “Göreve geldiğimden bu yana Ukrayna’ya yaklaşık 7 milyar dolar güvenlik yardımı sağladık. Önümüzdeki birkaç gün içinde 800 milyon dolar daha yardım duyurmayı planlıyoruz. Bunlar arasında Ukrayna için yeni bir gelişmiş Batı hava savunma sistemi, daha fazla top ve mühimmat, düşman topçusuyla muharebe radarları, Ukrayna’ya hâlihazırda verdiğimiz HIMARS çoklu fırlatma roket sistemi için ek mühimmat ve diğer ülkelerden gelecek daha fazla HIMARS da var.”

Biden, ABD müttefiklerinin toplam taahhüdünün “yaklaşık 140.000 tanksavar sistemi, 600’den fazla tank, yaklaşık 500 topçu sistemi, 600.000’den fazla topçu mühimmatının yanı sıra gelişmiş çoklu fırlatma roket sistemleri, gemi savar sistemleri ve hava savunma sistemlerini” içerdiğini de sözlerine ekledi.

Fakat savaşın Amerikan halkına bedeli sorulduğunda Biden, bunun dikkate bile alınmadığını ortaya koydu.

Basın toplantısında Biden’a bir muhabir tarafından “G7 liderleri bu hafta Ukrayna’yı ne kadar sürerse’ destekleme sözü verdi. Bunun –‘ne kadar sürerse’nin– Amerikan halkı için ne anlama geldiğini açıklayabilir misiniz? Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ukrayna’ya süresiz desteği anlamına mı geliyor? Yoksa Devlet Başkanı Zelenskiy’e ABD’nin ülkesini daha fazla destekleyemeyeceğini söylemek zorunda kalacağınız bir an gelecek mi?”

Biden buna, “Ukrayna’yı ne kadar sürerse sürsün destekleyeceğiz” yanıtını verdi.

Bir başka muhabir ise “ABD’de ve dünya genelinde benzin fiyatlarının yüksekliğini” gündeme getirerek, “Amerikalı ve dünyanın dört bir yanındaki sürücülerin bu savaş uğruna bu farkı ödemesini ne kadar süre beklemek makul olur?” diye sordu.

Biden “Bu ne kadar sürerse” diye tekrarladı.

Biden’ın açıklaması, savaş için sınırsız bir sosyal kaynak vaadidir. COVID-19’a karşı fonları keserek sigortasız işçileri aşı ve COVID-19 hastane masraflarını cepten ödemek zorunda bırakan Amerikan egemen sınıfı, büyük sosyal kaynakları savaşa aktarmaya devam ediyor.

NATO’nun son strateji belgesinde ana hatları çizilen planlar, sadece savaşın kendisi için değil, aynı zamanda sosyal kaynakların askeri harcamalara aktarılması, sağlık ve emeklilik harcamalarının kısılması ve işçi ücretlerinin düşürülmesi gibi çok büyük sonuçlar doğuracaktır.

İşçiler dünyanın her yerinde hayat pahalılığına karşı mücadeleye girerken, savaşa ve militarizme karşı mücadeleyi can alıcı bir talep olarak ele almaları kritik önem taşıyor.