Geçtiğimiz hafta, son dünya savaşının başlıca muhariplerinden olan ABD, Almanya ve Japonya, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük askeri bütçelerini onaylatmak üzere adımlar attılar. Bu adımlar, Rusya ve Çin ile askeri çatışma hazırlıklarında büyük bir tırmanışa işaret etmektedir.
Perşembe günü ABD Senatosu, 858 milyar dolarlık Ulusal Savunma Yetki Yasası’nı (NDAA) ezici bir çoğunlukla onayladı. Beyaz Saray tarafından talep edilenden 45 milyar dolar daha büyük olan bu meblağ, Pentagon’un talep ettiğinden de fazladır.
Bütçe askeri harcamalarda geçen yıla kıyasla yüzde sekizlik, 2016 Pentagon bütçesine kıyasla ise yüzde 30’luk bir artışa denk geliyor. Askeri harcamalardaki muazzam artış, ortalama bir ABD hanesinin reel gelirinin son 12 ayda yüzde üç oranında azaldığı bir dönemde meydana geliyor.
Amerikan nüfusunun ezici çoğunluğu bu tasarının görüşüldüğünden ya da oylandığından haberdar değildir. Rekor kıran bütçenin ne Temsilciler Meclisi’nden ne de Senato’dan geçişi akşam haber bültenlerinde yer almıştır.
Tasarı her bir askeri departman ve silahlanma programı için kaynakları arttırıyor. ABD Donanması, üç Arleigh Burke sınıfı muhrip ve iki Virginia sınıfı denizaltı da dahil olmak üzere yeni savaş gemileri için 32 milyar dolar alacak. Pentagon’a da her biri yaklaşık 89 milyon dolara mal olacak 36 adet F-35 uçağı satın alma yetkisi veriliyor.
Kongre üyeleri, tasarının temel amacının “Çin ile ilerideki bir çatışmaya hazırlanma” ve Rusya’ya karşı ABD önderliğinde devam eden vekâlet savaşı olduğu gerçeğini gizleme zahmetine bile girmediler.
Wisconsin’den Cumhuriyetçi Milletvekili Mike Gallagher, “Bu yılki NDAA, Amerika’nın sert gücüne yatırım yaparak, Hint-Pasifik’teki Amerikan duruşunu güçlendirerek ve müttefiklerimizi destekleyerek Çin ile gelecekteki bir çatışmaya hazırlanma yönünde somut adımlar atıyor” dedi.
NDAA, Tayvan’a ilk kez 10 milyar dolarlık doğrudan askeri fon sağlayarak Washington’ın onlarca yıllık Tek Çin politikasını altüst edecek. Tasarı ayrıca, genellikle sadece savaş zamanlarında kullanılan ihalesiz sözleşme uygulamasını başlatacak ve savunma müteahhitlerinin ABD hükümetinden istedikleri parayı almalarına izin verecek.
Tasarı Tayvan’ı, Ukrayna’nın Rusya ile savaşta ABD’nin vekili olarak hizmet etmesine benzer bir şekilde, Çin ile çatışmada ön cephede yer alan bir vekile dönüştürüyor. Gallagher yaptığı basın açıklamasında tasarının “Tayvan’ı silahlandırmak için Ukrayna’dakine benzer bir kredi verme yetkisi sağlamasını” övdü.
Cuma günü Japon hükümeti ülkenin askeri bütçesini iki katına çıkaracak ve ordusunu saldırgan bir savaş gücüne dönüştürecek yeni bir ulusal savunma stratejisi açıkladı. Japonya ilk kez, Çin’i bir hücum saldırısıyla vurabilecek uzun menzilli füzeler tedarik edecek.
Bu strateji, Japonya’nın “kara, deniz ve hava kuvvetlerinin yanı sıra diğer savaş potansiyelinin asla sürdürülebilir olmayacağını” ilan eden anayasasına açıkça aykırıdır.
Japon halkının ezici bir çoğunluğu, hem Japon emperyalizminin Asya’da işlediği suçlar hem de ABD ile savaşın Japon nüfusu üzerinde yarattığı yıkıcı etkiden kaynaklanan dehşet nedeniyle silahlanmaya karşıdır.
Japon imparatorluk hükümeti katliamlar, açlık ve zorla çalıştırma yoluyla milyonlarca insanın ölüme yol açmıştır. Sadece Japonya tarafından istila edilen Çin’de, savaşta 10 ila 25 milyon sivilin öldüğü tahmin edilmektedir. Pasifik’teki savaş sırasında ABD ve müttefikleri, Tokyo’ya ateş bombardımanı ve Hiroşima ile Nagazaki’ye nükleer bomba atılması gibi saldırılarla bir milyondan fazla Japon sivili öldürmüştür.
Çarşamba günü Almanya Parlamentosu Bütçe Komisyonu, ABD’den nükleer kapasiteli F-35 uçaklarının satın alınmasını onayladı. Almanya’nın kendine ait nükleer silahları bulunmamakla birlikte, NATO üyesi olarak ABD ile nükleer silah paylaşımına katılıyor ve ABD’nin Almanya’da konuşlandırılmış nükleer silahları var.
F-35 savaş uçaklarının alımı, bu yılın başlarında Alman meclisinden geçen ve daha önceki Alman askeri harcamalarını iki katından fazla arttıran 100 milyar dolarlık harcama paketinin bir parçasıdır.
Japonya’da olduğu gibi Almanya’da da, Alman emperyalizminin II. Dünya Savaşı’nda işlediği korkunç suçlar nedeniyle silahlanmaya karşı geniş bir halk muhalefeti var. Naziler Holokost’ta altı milyon Avrupalı Yahudi’yi ve milyonlarca diğer Avrupalı sivili katlederek kıtanın büyük bir bölümünü yerle bir etmişti. Alman emperyalizmi aynı zamanda acımasız bir “imha savaşı” yürüttüğü Sovyetler Birliği’nde 19 milyon kadar sivilin öldürülmesinden de sorumludur.
Hem Birinci hem de İkinci Dünya Savaşlarından önce, büyük bir küresel silahlanma yarışı içinde askeri harcamalar yıllarca artırılmıştı. Nürnberg Mahkemesi sırasında, Nazi Almanyası liderlerine karşı açılan davanın temel dayanaklarından biri, bir saldırı savaşına hazırlık amacıyla yıllarca süren askeri takviyeye olanak sağlamış olmalarıydı.
Şimdi de hem Almanya hem de Japonya, halkları için II. Dünya Savaşı’ndaki kadar yıkıcı sonuçlar doğurma riski taşıyan savaşlara yönelik hazırlık yapıyor.
Haziran ayında NATO, Almanya’nın da dâhil olduğu ittifakın Rusya ve Çin gibi “nükleer silahlı akran rakiplere karşı yüksek yoğunluklu, çok alanlı savaş için” hazırlanması gerektiğini ilan eden bir strateji belgesi yayımladı.
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya ve diğer emperyalist güçler yeni bir emperyalist dünya savaşına hazırlanıyor. Hedeflerinde ise Rus ve Çin devrimleri sonucunda onlarca yıl boyunca emperyalizmin doğrudan sömürüsünün dışında kalmış iki ülke olan Rusya ve Çin var. Bu iki ülke, Stalinistlerin kapitalizmi restorasyonundan sonra bile emperyalizmin doğrudan kontrolünün dışında kaldı. Ancak emperyalist savaş dürtüsünün başlıca hedefleri şu anda Rusya ve Çin olsa da, emperyalistler arası rekabetin mantığı kaçınılmaz olarak bugünün geçici müttefikleri arasında açık ve sert çatışmaların yeniden ortaya çıkmasına yol açacaktır.
ABD tarafından tahrik edilen, kışkırtılan ve uzatılan Ukrayna’daki savaş, dünyanın bu yeni küresel yeniden paylaşımının katalizörü olmuştur. ABD’li yetkililerin artık açıkça Ukrayna’nın Kırım’ı geri alma hedefini tartışmaya başlamasıyla savaş daha da şiddetleniyor. Bu da Rusya’nın nükleer misilleme tehdidini beraberinde getiriyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy bu hafta Economist’e verdiği röportajda, Ukrayna’nın amacının 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’ı geri almak olduğu yönündeki açıklamasını yineledi. Ukrayna’nın “1991 sınırlarına” ilerlemesi için “ne kadar bedel ödeyebileceği” sorusuna Zelenskiy, amacının ne pahasına olursa olsun yarımadayı tamamen geri almak olduğunu açıkça ifade etti.
Rusya ile savaşta şimdiden 100.000’den fazla Ukraynalı öldü ya da yaralandı. Zelenskiy, yarımadayı geri almak için “Peki kaç can kaybedeceksiniz?” sorusunu yanıtsız bıraktı.
Doğrusu, emperyalist hükümetlerin hiçbiri bu soruya dürüstçe cevap veremiyor. Tokyo ve Berlin’deki hükümetler II. Dünya Savaşı’nda yaşanan dehşetin tekrarlanması riskini almak istiyorlar mı? Bunu kamuoyu önünde asla söylemiyorlar ama cevap “evet”.
Emperyalist güçlerin savaş planlarını durdurmak, işçi sınıfı ve gençliğin sosyalist bir program temelinde örgütlenen siyasi müdahalesini gerektirmektedir. 10 Aralık’ta “Ukrayna’daki Savaşı Durdurmak İçin Kitlesel Bir Öğrenci ve Gençlik Hareketi İnşa Edelim!” başlıklı çevrimiçi toplantıda ortaya konan perspektif buydu.
Okurlarımızı toplantıda yapılan konuşmaları incelemeye ve Sosyalist Eşitlik Partileri ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler ile iletişime geçerek bize katılmaya çağırıyoruz.